ÇOCUKLARDA YIKANMA ALIŞKANLIĞI
Gün boyu oyunlarla ve diğer etkinliklerle enerji tüketen çocuklarımıza, yıkanma alışkanlığının doğru bir şekilde kazandırılması son derece önemlidir. Doğru bir yıkanma alışkanlığının kazanılması; çocuğun hem fiziksel görünümünü olumlu yönde etkileyecek, hem de suyun rahatlatıcı etkisi çocuğun ruhsal gerginliği varsa azaltmasına yardımcı olacaktır. Bununla beraber yıkanma, cilt sağlığının korunması ve enfeksiyonlardan uzak kalma konusunda da büyük katkı sağlayacaktır. Peki, bu alışkanlığın çocuklara doğru kazandırılması konusunda biz yetişkinlere neler düşmekte?
Öncelikle; doğru bir yıkanma alışkanlığının geliştirilmesi için, “yıkanma sıklığının ne kadar olması” gerektiği konusunda doğru bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Uzmanlara göre, sabun ve suyla yıkanma sıklığı yaz aylarında 2 günde 1, kış aylarında ise haftada 3 kez olmalıdır. Çocuğun her gün sabunla yıkanması durumunda, kimi zaman cildinde kuruma ve egzama (dermatit) benzeri rahatsızlıklar meydana gelebilmektedir. Ancak, eğer çocuğunuzun sıcaktan bunaldığını fark ettiyseniz, sabun kullanmamak kaydıyla her gün çocuğunuza sadece ılık suyla duş aldırabilirsiniz. Çok sıcak ya da çok soğuk suyun kullanılması, çocuğunuzun cildini tahriş edecek ve kimi durumlarda ise yıkanmaktan korkmasına/kaçınmasına yol açacaktır.
Doğru yıkanma sıklığının uygulanmasının ardından, çocuğun duş alacağı ortamın özelliklerinin doğru sağlanması gerekir. Bunlardan bazıları; çocuğun yıkanacağı suyun ısısının doğru ayarlanması, çocuk küvette yıkanıyorsa küçük oyuncakların bulunması, pH değeri dermatologlarca onaylanmış çocuk şampuan ve sabunlarının kullanılmasıdır. Bu koşulların sağlanması, hem çocuğun fiziksel sağlığını koruyacaktır, hem de çocukluk döneminden sonrası için de uygun bir ortam oluşturacaktır.
Çocukların yıkanma sıklığının yeterli olması ve yıkanılan ortamın uygunluğu gibi etmenler, çocuğun yaşamı boyunca banyo alışkanlığının doğru oluşmasını sağlayan en önemli faktörlerdendir. Peki, eğer çocuğunuz banyo yapmaktan korkuyorsa ve bu durumun önüne geçemiyorsanız neler yapmalısınız?
- Çocuğunuzu yıkarken, onun sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde hareketlerinde özgür bırakın. Böylece, çocuğunuz kısıtlanıyor olma düşüncesinden vazgeçip, yıkanmaya karşı daha da olumlu bir şekilde yaklaşacaktır.
- Yıkanma zamanını çocuğunuza söylerken, “Haydi küvete gel.” gibi bir cümle yerine, “Hadi şimdi köpüklerle küçük bir resim çizelim.” diyerek çocuğunuzun bu konudaki isteğini artırabilirsiniz.
- Çocuğunuzun yıkanma saatini oyun saati ya da diğer etkinlikleri esnasına koymayın. Oyun saatini bölerek yıkamaya çalışmanız, onun tepki göstermesine ve yıkanmaya karşı olumsuz bir tutum göstermesine yol açacaktır.
- Çocuğunuzun yıkanacağı yerin güvenliğini tamamıyla sağlamış olun. Aksi takdirde, eğer çocuğunuz banyo esnasında düşerse bundan sonrası için yıkanmaya karşı çoğunlukla isteksiz olacaktır ve size direnecektir.
- Yıkanma esnasında yanlışlıkla altına kaçıran çocuğunuza sert tepkiler vermekten kaçının. Sert tepkiler verdiğiniz durumda, çocuğunuz yıkanmanın aslında o kadar da güzel bir şey olmadığını düşünecek ve “annemin/babamın bana kızdığı zaman yıkandığım zamandı.” diyerek yıkanmaya karşı olumsuz bir tutum takınacaktır.
Yeni konularla, yeni yazılarla Doktorlar Kreş web sitesinden sizlerle olacağım.
Sağlıklı günler diliyorum.
Psk. Özge Irmak PALA
Category: Ailelere tavsiyeler, Batıkent Kreş, Batıkent Kreşler - En iyi kreş Doktorlar Kreş, BDK Köşe Yazıları
ailelere tavsiyeler, ankara kreş, batıkent en iyi kreş, batıkent kreş, bdk, bdk kreş, çocuğunuz banyo yapmaktan korkuyorsa, Çocuğunuzu yıkarken, Çocuğunuzun yıkanma saati, çocuk gelişimi, Çocuklar ne sıklıkla yıkanmalı?, eryaman kreş, kreş, kreş arıyorum, kreş fikri olan, kreş haberler, yıkanma süresi
İNATÇI ÇOCUKLARLA BAŞ ETMENİN YOLLARI?
Genelde inatlaşma her yaş döneminde beklenilebilen bir davranıştır ancak çocuklarda inatlaşma davranışı genellikle 2-4 yaş arasında daha sık görülür. Çünkü 2-4 yaş aralığında çocuk bir birey olduğunun farkına varmaya başlar. Bunu da her konuda fikir ayrılığı yaparak ve söylenenlere uymamakla gösterir. Bağımsızlıklarını ortaya koymak için inatlaşma sürecine girerler. Çocuklar kendini yeniden keşfettiği için bu durum normaldir. Sürekli ailesiyle ve çevresindeki kişilerle fikir çatışması yaşayabilir.
Neler yapılmalı?
Tutarlı olunmalı: Öncelikle anne ve babalar çocuklarının gelişim dönemlerini iyi bilmeli ve bu dönemin özelliklerini öğrenip ona göre bir tutum sergilemelidir. En önemlisi tutarlı davranmalıdırlar. Biz çocuklarımıza karşı ve öğrencilerimize karşı tutarlı olursak eğer bir adım daha önde gidebiliriz. Bu nedenle tutarlı olmak çok önemlidir. Ama maalesef ki anne ve babaların tutarsız davranış şekilleri bu durumu daha da zor bir durum haline getirebilmektedir.
Örneğin; çocuk kırmızı sandalyeye oturmak için çılgınlar gibi ağlıyor bu durumda ne yapılabilir?
Çoğu anne baba çocuğum ağlamasın diye hemen pes ediyor. Ama aslında bu durumda çocuğa farklı alternatifler sunulabilir;
Mesela 1 ‘den 10 ‘a kadar sayıyorum sonrasında ben oturacağım diyebilirsiniz bu durumda siz tutarlı davranmış olursunuz hem de çocuğun isteği sizin istediniz şekilde belirlenmiş olur. Bu yöntemle aslında dikkatini başka yöne çekmiş olursunuz. Sunduğunuz alternatifi çocuk kabul etmezse eğer, bir süre ağlamasına izin vermek gerekebilir. Ebeveyn çocuğun ağlamasının bir anlam ifade etmediğini ona hissettirmek için “ağlaman geçince istersen yanıma gelebilirsin” diyerek göstermelidir (ne kadar ağlamalarına dayanamasak ta bunu yapmamız gerekir). Böylelikle çocuk kendi ağlamalarının hiç bir işe yaramadığını ebeveynlerin bu soğukkanlı kararlı tutumuyla görmüş olur ve birkaç kez denedikten sonra bu yola bir daha başvurmaz.
İnatçı çocuklarla uğraşmak çok sabırlı olmayı gerektirir. Sabır bu işin öncelikli anahtar kelimesidir.
Birinci yolu yani sabrı seçerseniz, elbette daha zahmetli olacak, ama olumlu sonuç alacaksınız. Öğretmen arkadaşlarımızın da çok zorlandığı bir durumdur bu konu, onlarda dikkatli şekilde uygulamayı deneyebilirler.
İnat ve inatçı çocuklar ile baş etmede elbette sihirli ve kolay bir yolu yok. Ancak şunu unutmamak gerekir ki inatçı çocukla başa çıkmak için önce sakinlik ve sabır gerekir. Ağlayarak her şeyi yaptırmaya çalışan çocuklarda da inatçılık görürsünüz genellikle.
Tabi ki her çocuk aynı değildir, aynı işlemler her çocuğa geçerli olmayabilir. Farklı stratejiler deneyin. Ne yapması gerektiğini değil, nasıl yapması gerektiğini söyleyin!.
Bir çocuğa “bağırma” dediğinizde ilk şey bağırması olacaktır. Olumsuz ekler “YAPma, BAĞIRma” gibi ekleri olumluya çevirebiliriz. Çocuğa “bağırma” demek yerine ne yapması gerektiğini söylememiz gerekir “alçak sesle söylersen seni daha iyi anlayabilirim” gibi…
-Çocuğa ne söylediğiniz kadar nasıl söylediğiniz de önemlidir.
AİLELERE BELLİ BAŞLI ÖNERİLER;
- Çocuğun inadına karşılık ilk olarak anne ve babanın da inatçı bir tutum göstermemesi gerekir. Çocuğa inadı yüzünden ceza verilmemeli ve baskı yapılmamalıdır bu çok önemlidir.
- Soğukkanlılığınızı ve sakinliğinizi korumaya çalışın. Öfkeli bir tavır takınmayın, yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya çalışın. Çok daha etkili olduğunu göreceksiniz.
- Onun çocuk olduğunu ve bu durumun geçici olduğunu asla unutmayın
- Çocuğa kararlı ve tutarlı samimi bir tavırla yaklaşın. İlk önce istediği bir şeye hayır deyip sonra evet demeyin. Kararlarınızda net olun.
- Çocuğunuz bir konuda inatlaşmaya başladığında üstüne gitmeyin, baskı yapmayın. Sakinleşmesini bekleyin. Daha sonra çocuğun ilgisini başka yöne çekmeye çalışın, başka işlerle uğraşmasını sağlayın.
- Çocuğa istediği şeyi neden yapamayacağınızı açıklayın. Çocukla konuşmak hem onu hem de sizi rahatlatacaktır.
- Sevgili aileler lütfen ağladığı zaman susması için çocuklarımızın her istediği yapmayın! Bu size anlık çözüm sağlar ama uzun vadede çok üzüleceğiniz sonuçlar doğurur.
Yeni yazılarda buluşmak dileğiyle…
Seda YALÇIN
Çocuk gelişim uzmanı
Yararlanılan Kaynaklar:
-
Pedogog Güneş A. Nesil kitapevi 2016
-
Doç. Dr. Aydın O. YAPA YAYINLARI
-
Yapa Yayınları Doç. Dr. Şahin F.
Akran zorbalığı bilhassa ilköğretim çağındaki çocukları etkilediği gibi, dünyada her iki çocuktan biri akran zorbalığına maruz kalıyor. Bullying olarak da tanımlanan kavram, çocukların psikolojisini olumsuz etkilediği gibi; sosyal ve eğitim alanında başarısızlığa yol açabiliyor.
Çocukların akran zorbalığına maruz kalmasının, sınıfların kalabalık hale gelmesi ile birlikte artış gösterdiğine dikkat çeken Medical Park Gebze Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Yıldız Biber Güven, öğrenciler arasındaki rekabetin vurgulanmasının da bu durumda payı olduğunu söyledi. Bir ya da birden fazla çocuğun, herhangi bir alanda daha güçsüz gördükleri çocuklar üzerinde uyguladığı psikolojik, duygusal ya da fiziksel baskı türü olarak da adlandırılabilecek olan akran zorbalığı, çocukların aile ilişkileri ile de yakından ilgili. Kendini daha güçlü gören çocuk ya da çocukların kurban olarak seçtikleri çocuklar üzerinde uyguladığı baskı türleri, hem kurban çocuğun hem de baskı uygulayan çocuğun psikolojik sorunlar yaşamasına yol açabiliyor.
Baskıcı Çocuklar ve Kurban Çocuklar
Akran zorbalığında, kurban olan çocuklar durumdan daha fazla etkilendiği gibi, baskı uygulayan çocuk da şiddet türlerine meyilli hale geliyor ve duygusal anlamda doyumsuzluk yaşayabiliyor. Bullying durumununerken fark edilmesi ve hem ebeveynlerin hem de öğretmenlerin çocukları bu konuda bilinçlendirmesi büyük önem taşıyor. Ebeveynlerin sergilediği tavırlar, çocukların akran zorbalığı yapmasını ya da bu duruma maruz kalmasını tetikleyebiliyor. Dolayısıyla ebeveynlerin çocuğa güven duygusu aşılması ve arkadaşlık kavramını anlamalarını sağlamaları gerekiyor.
Akran Zorbalığına Karşı Ebeveynler Nasıl Davranmalı?
Çocukların akran zorbalığı ile karşılaşması durumunda derslerde gösterdikleri başarının düştüğüne ve hobilerinden uzaklaştıklarına dikkat çeken Yıldız Biber Güven, ebeveynleri çocukların baskı uygulama ya da boyun eğme psikolojisinden uzak durmaları için dikkatli olmaları konusunda uyarıyor. Akran zorbalığı (bullying) durumuna karşı anne ve babaların yapması gerekenler şöyle:
- Çocukların isteklerini yerine getirmek için saldırgan davranışlar göstermeleri durumunda, isteklerine boyun eğilmemeli ve çocuklarla konuşarak, davranışları düzeltilmeye çalışılmalı.
- Ebeveynler çocuklarla eleştirel, saldırgan ya da aşağılayıcı bir şekilde konuşmamalı. Çocuğun özgüven duygusunun gelişmesi büyük önem taşıdığından, çocuklar dikkatli bir şekilde dinlenmeli ve çocuğun yaşadığı sorunlara çocukla birlikte, konuşarak çözüm aranmalı.
- Çocukların eğilimleri konusunda da ebeveynlerin dikkatli olması önem taşıyor. Anne ve babalar çocukların izlediği televizyon programları, okudukları kitaplar ve oynadıkları bilgisayar oyunları konusunda seçici davranmalı.
- Ebeveynlerin çocuğun okulu ile yakından ilgilenmesi de önem taşıyor. Çocuğun davranışları hakkında öğretmenler ile sık görüşülmesi, çocuğun yaşayabileceği sorunlara karşı önlem alınmasını sağlıyor.
Akran zorbalığı çocuklar 12-17 yaş arasındaki çocuklar arasında oldukça yaygın olduğu gibi, yetişkinler de bullyinge maruz kalabiliyor. Ancak çocukluk döneminde arkadaşları tarafından baskı gören çocuklar, hayatları boyunca yetersizlik duygusu yaşayabiliyor. Bu nedenle hem öğretmenlerin hem de ebeveynlerin akran zorbalığı durumuna karşı dikkatli olması gerekiyor.
Kaynak: http://cicicee.com
Category: Ailelere tavsiyeler
ailelere tavsiyeler, anaokulu, anaokulu batıkent, Başkent Doktorlar Kreş, batıkent anaokulu, batıkent kreş, batıkent kreş tavsiyesi, batıkent kreşleri, Bullying, doktorlar anaoklu, Doktorlar Kreş, hastane kreş, kreş, kreş tavsiyesi, Montessori, okul öncesi, okul öncesi etkinlikleri, yeni batı villaları kreş
Üniversiteye yeni başlayan bir kız öğrenci, ilk sınavından düşük bir not alınca sınıfta ciddi bir sinir krizi geçirdi. Hıçkırıklar içinde annesine telefon açıp derhal profesörle konuşmasını istedi. Elbette profesör görüşmeyi reddetti. Başka bir anne çocuğunun iş görüşmesine onunla birlikte katıldı, sonra da işe niye alınmadığını merak etti.
Büyük bir işveren, bir iş görüşmesine gelen adayın kendilerine işe 18 ay içinde başlayabileceğini söylediğini belirtti. Karşısındaki işverenin bulunduğu yere gelmesi için 20 senedir çalıştığı aklının ucuna bile gelmemişti belki de.
Tüm bunlar kulağa çılgınca geliyor değil mi?
“Çok üzücü ama bu hikayelerin hepsi doğru” diyor Growing Leaders ( Liderler Yetişiyor) organizasyonunun kurucu başkanı Tim Elmore. “1990′lardan sonra doğan çocuklar , “anlık haz” çağında büyüdüler. iPhone’lar, iPad’ler, anlık mesajlaşmalar ve bilgiye hemen ulaşım, sürekli parmaklarının ucunda bulunuyor” diyor Elmore. “Okuldaki notlarını kendi çabalarıyla değil, anne babalarının “pazarlıkları” sonucunda elde ediyorlar. Küçücük şeyler başardıklarında övgüye boğuluyorlar. Yüzlerce Facebook ve Twitter arkadaşları var, ama gerçek hayatta pek fazla arkadaşları bulunmuyor.”
Bu gidişatı durdurmak amacıyla Growing Leaders organizasyonu, ulusal ve uluslararası 5000 devlet okulu, üniversite, belediye organizasyonu, spor takımı ve kurumla çalışarak gençlerin liderlere dönüşmelerine yardım ediyor. “Üç kez evlenip sayısız iş girişiminde başarısızlığa uğramadan önce kendilerinde eksik olan şeyleri onlara vermek istiyoruz.”
Peki ama anne babalar neden çocuklarına özgüveni öğreten ebeveynlikten, ne pahasına olursa olsun çocuklarını korumak isteyen helikopter ebeveynliğe geçiş yaptılar?
Belki de her şey anne babaların çocuklarının yaşamlarının her alanındaki güvenlik konusunda obsesif bir hale gelmeleriyle başladı. Dışarıda oyun oynamalarına izin vermek yerine çocuklarının tüm boş vakitlerini organize ettikleri aktivitelerle doldurmaya başladılar. Çocuklarının ödevlerini yaptılar, okulda hem öğretmenleriyle hem de arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunları çözdüler ve ufacık şeyler için çocuklarına ödüller dağıttılar.
“Bu iyi niyetli ‘sen özelsin’ mesajları, bize pek de olumlu olarak geri dönmedi” diyor Elmore. “Onları geleceğe hazırlamak yerine onları korumaya adadık kendimizi. Düşmelerine, başarısızlığa uğramalarına ve korkmalarına izin vermedik. Problem şu ki, eğer çocuklar küçük yaşlarda, mesela parklardaki parmaklıklara tırmanmak ve düşmek gibi risklere bile girmezlerse, 29 yaşında atacakları her yeni adımda korku duyarlar.”
Psikologlar ve psikiyatristler giderek daha fazla genç insanın orta yaş bunalımı yaşadığını ve çok daha fazla klinik depresyon vakaları gördüklerini söylüyor. Bunun sebebi nedir? Genç insanlar, psikologlara ve psikiyatristlere henüz milyonlar kazanamadıklarını ya da mükemmel eşlerini bulamadıklarını anlatıyor.
Öğretmenler, koçlar ve yöneticiler, yeni neslin her şeye çok kısa süreler odaklanabildiğinden, içselden çok dışsal motivasyona ihtiyaç duyduklarından şikayet ediyor. Growing Leaders organizasyonunun amacı bu trendi tersine çevirmek ve gençlerin daha yaratıcı ve kendi kendini motive edebilen insanlar olmalarına yardım ederek kendilerine güvenmelerini ve dışsal motivasyona ihtiyaç duymamalarını sağlamak.
Aile psikoloğu John Rosemond da aynı fikirde. Rosemond, ödülün genellikle geri teperek beklenenden tam tersi bir etki yarattığını gösteren araştırmalar olduğunu vurguluyor. Öfkeli bir çocuk kısa süreliğine öfkeli olmadığı için ödüllendirildiğinde, ödüllerin gelmeye devam etmesi için kötü davranışını tekrar etmeye meyilli oluyor.
Nerede hata yaptık?
• Çocuklarımıza büyük hayaller kurmalarını söyledik ve şimdi her küçük eylem onlara önemsiz görünüyor. Oysa çocuklar sürekli dünyayı yerinden oynatamaz. Her ne kadar ilerleme gibi görünmese de küçük, ilk adımlar atmayı da öğrenmeliler. “Anlık şöhret” getirmeyen hiçbir şey onlar için yeterince iyi değil. “Onlara, harika şeyler yapmanın küçük hedefleri başarmakla başladığını anlatmamızın zamanı geldi” diyor Elmore.
• Çocuklarımıza özel olduklarını söyledik, üstelik ortada hiçbir sebep yokken. Mükemmel karakter özellikleri ya da beceriler göstermeseler de söyledik ve şimdi herkesten özel ilgi bekliyorlar. Problem şu ki, çocuklar özel olmak için özel bir şey yapmalarına gerek olmadığını sanıyorlar.
• Çocuklarımıza her türlü konforu sunduk, ancak onları hazzı erteleyemez bir duruma getirdik. Üstelik bizler de hiçbir şey için iki dakika bile sabredemez hale geldik. Ya da mesela iş yerinde işler istediğimiz gibi gitmediğinde çok çabuk sinirlenir olduk. “Artık istediğimiz şeyleri beklemenin, başkalarının isteklerine saygı göstermenin ve ‘ben’den daha büyük şeyler için bireysel arzulardan vazgeçmenin önemini öğrenme zamanı” diyor Elmore.
• Çocuklarımızın mutluluğunu en merkezi hedefimiz haline getirdik ve şimdi onlar için mutlu olmak oldukça zor. Çünkü mutluluk, anlamlı bir hayat yaşamanın bir sonucu. “Çocuklarımıza, gerçek hedefimizin, yeteneklerini, tutkularını ve yaşam amaçlarını keşfetmelerine yardımcı olmak olduğunu ve böylece onların da başkalarına yardım edebileceğini söylemeliyiz. Mutluluğun bunun bir sonucu olarak geleceğini anlatmalıyız”
Rahatsız edici çözümler:
“Çocuklarımızın 12 yaşında başarısızlığa uğramalarına izin vermeliyiz. Bu, başarısızlıklarını 42 yaşında yaşamalarından daha iyidir” diyor Elmore. Onlara, ‘istediğin her şeyi yapabilirsin’ anlayışının her zaman doğru olmadığı gerçeğini incelikli bir şekilde anlatmalıyız.”
Çocuklar hayallerini yeteneklerinin üzerine kurmayı ister. Sesi güzel olan her kız çocuğu bir gün ünlü bir şarkıcı olmayacak, küçükler takımında oynayan her sporcu büyüyünce büyükler liginde oynamayacak.
• Başlarına dert açmalarına ve sonuçlarına katlanmalarına izin vermeliyiz. Düşük not alabilirler, sorun değil. Bir dahaki sefere yüksek not almak için daha çok çalışmalılar.
• Özerklik ile sorumluluğu dengelemeliyiz. Örneğin oğlunuz arabanızı ödünç alırsa, benzin deponuzu doldurmak zorunda olsun.
• Öğretmeniyle işbirliği yapın, ama çocuğunuzun ödevlerini yapmayın. Eğer bir sınavda kötü not alırsa, sonuçlarına katlanmasına izin verin.
“Aslında işin sırrı, sertliği ve yumuşaklığı iyi dengelemekte” diyor Elmore. “Dışarıdan yumuşak görünüp içeriden sert olmalıyız. Çocuklarımızın büyüdüklerinde başarılı olmaları için henüz gençken başarısız olmalarına izin vermeliyiz.”
Kaynak: http://www.huffingtonpost.com/Mickey-goodman/are-we-raising-a-generati_b_1249706.html